Suriye’yi boğan Sezar’lar!

ABD’nin Suriye yönetimine ve Suriye’ye yönelik Sezar yaptırım yasası 17 Haziran’da yürürlüğe girdi. Yasa, batılı emperyalistlerin ve taşeronlarının askeri olarak diz çöktüremedikleri Suriye Arap Cumhuriyeti’ne ekonomik olarak darbe indirme amacı taşıyor.

ABD’nin bu yasayla Suriye'de yönetimdeki bazı isimler ve kurumlar ile onlarla parasal ilişki içinde olanları içeren geniş bir kesimi de hedef alıyor.

Batılı emperyalistlerin insan hakları ve sivilleri koruma gerekçesiyle egemen devletleri boğma yöntemlerine sıkça başvurduğu biliniyor. Bu yasa zamanlaması itibariyle Suriye'de savaşın ortaya çıkardığı hâkimiyet bölgeleri belirginleşirken batılı emperyalistlerin Suriye Arap Cumhuriyeti'ni mevcut hâkimiyet alanı içerisinde zayıflatma çabası olarak yorumlanabilir.

Sezar Yasası’nın açıklanmasının ardından Suriye devleti, halkın yaşam koşullarının dışa vurduğu kırılganlıklar üzerine sağlam bir görüntü vermeye çalışıyor iken, Ağustos başında Deyr El Zor ve Haseke’deki petrol ve gaz yataklarını Kürtlere peşkeş çekilmesi neticesinde kendi petrolünü parayla satın alır konuma gelmiş olmasının zorluklarını da geçtiğimiz hafta ele almıştık.

Suriye Merkez Bankası Suriye lirasının karaborsa değeri ile dışarıdan gelen transferlerdeki değerini dengelemeye çalışan bir müdahale de bulundu. Döviz kurunu, ithalatın finansmanını sağlayacak ve Suriye ekonomisinin muhtaç olduğu transferleri olanaklı kılacak bir düzeyde belirlendi.

İdlib’de Piyasa Bank gururla Türk banknotları ve bozuk para torbalarını sergiliyor. HTŞ’nin(Heyet-i Tahrir-i Şam) yasama organı “Genel Şura Meclisi”, 10 Haziran’da Türk Lirası'na geçişe onay vermiş. Örgütün yürütme organı “Kurtuluş Hükümeti” maaşların artık Türk Lirası ile ödenmesini karara bağlamış. Türkiye’nin kontrol ettiği bölgeleri Türk Lirası'na geçirme hamlesi bir kopuş sürecidir.

Kılıcın hükmü neyse paranınki de odur. Para basan devlettir. En kadim ahkâmdır ya bu. Toprağı, Bayrağı, Parası, Ordusu ve Serhatları da varsa hüküm de onundur.

Türkiye, Türk Silahlı Kuvvetleri ve müttefik milis güçleriyle birlikte tuttuğu Suriye’nin kuzeyindeki ceplere üç aydır Türk Lirası’nı ikame ediyor. Komşu dar boğazda, ABD tıpkı Minneaeapolis şehrinde görev yapan polisin, George Floyd’un ümüğünü sıktığı gibi müttefikleri ve taşeronlarıyla birlikte dizini Suriye’nin ümüğüne  dayamış, nefes almasını engelliyor.. Fırsat bu fırsat Suriye’nin koparılmış topraklarında geri kalmış yegâne hüküm emaresi Suriye Lirası’nı da bitirelim diyorlar!

Peşinen söyleyelim; bu bir mali ilhaktır.

Resulayn, Tel Abyad, Aynel Arap, Cerablus, Mümbiç, Azez, Afrin ve İdlip muhtelif gerekçelerle yapılan askeri harekâtlarla Suriye’nin toprakları zaten çevrilmiş, kentlerine kaymakamından valisine kayyumlar atanmış, yerli ortaklarla birlikte camiler Diyanet’e, sağlık kuruluşları Sağlık Bakanlığı’na, güvenlik Türk polis teşkilatına, posta-havale PTT’ye hasredilmiş, her kapının başında bir ÖSO bir de Türk bayrağı asılmış. Fiili ilhak sürecinde geriye kalmış bir pazar; varsın Suriye piyasası Türk Lirası görsün.

1960 yılından beri gelmiş geçmiş tüm iktidarların girmek istediği Brüksel’in Schengen’i yengen olur iken,  Suriye’de “Türk Lirası Bölgesi” kurmayı başarabildik.

Her türden milisin beylik çattığı Azez’de, Cerablus’da, Sermada’da, El Bab’da, İdlib’de Türk Lirası balya olmuş, çil çil çuval olmuş. Kaydı, kuydu, zaptı nedir? Var mı bilen? Öğrenmek isteyip de merak eden bir muhalefet var mı? Empati yapan veya yapmak isteyen beri gelsin. 5 yıl sonra postacı Kobani’den, Kamışlı’dan, botlarla Dicle vadisinden sizin kapınızı da çalarsa ne yapacaksınız?

Dahası BM Güvenlik Konseyi’nin buyruğu gereği T.C. Bakanlar Kurulu kararıyla terör örgütleri listesine alınmış Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) kasasına paraları kimler nasıl koyuyorlar? 

İdlib’de Piyasa Bank gururla Türk banknotları ve bozuk para torbalarını sergiliyor. HTŞ’nin yasama organı “Genel Şura Meclisi”, 10 Haziran’da Türk Lirası’na geçişe onay vermiş. Örgütün yürütme organı “Kurtuluş Hükümeti” maaşların artık Türk Lirası ile ödenmesini karara bağlamış. HTŞ’nin ‘ekonomi bakanı’ Bassel Abdülaziz tüccarlar ve döviz bürolarına emir salmış: “Bütün kurtarılmış bölgelerde Suriye Lirası’nın yerine Türk Lirası kullanılacak.”

Fırsata çevrilen krizler ninni gibi geliyor. Hele bu macera sınırların ötesindeyse kaygılanmaya da gerek yok! Muhalefeti dâhil Türk siyaseti kesinlikle yüksünmüyor. Nasıl bir hazdır Suriye’nin çöküşüne omuz üstüne omuz vermek! Kendi vatandaşı Türk Lirası’ndan dolara kaçarken Suriyelilere “TL’ye geçin” demek ne kadar yakışık alıyor!

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin kaynaklarına göre bazı İdlibli tüccarlar ve simsarlar ellerindeki Suriye Lirası’yla Suriye hükümetinin kontrolündeki bölgelerde dolar topluyor. Bu paralar İdlib’de Türk Lirası’na çevriliyor. Türkiye’ye havadan döviz girdisi, Suriye açısından ise krizin derinleşmesine müthiş bir katkı.

Nasıl?

İzledikleri ekonomi, mali ve dış politikalarla ülkenin geleceğini tehlike atanlar, cari açığı kapatabilmek için Kuzey Suriye’de küçük de olsa piyasa oluşturmayı becerebilmişler ama bu rakamlar bizi tatmin etmeyecektir.

Sezar Yasası çerçevesinde Suriye’yi açlığa sürükleyecek Amerikan yaptırımları üçüncü ayını doldurdu.  Her şeye rağmen Yaptırımları fırsata çeviren bir Suriye yönetimi görüyoruz.

Libya’nın siyaset figürü Serrace, UMH’den istifa ettiğini tüm dünyaya duyurdu. Devlet Başkanımız da Cuma Namazından sonra bunu üzüntü ile ifade etmişti.

Suriye Devlet Başkanı Esad, İsrail’e, ABD’ye ve onun taşeronlarına rağmen ayakta kalmayı başarmış durumda tokalaşmayı bekliyor olabilir. İlişkileri yumuşatıp Adana mutabakatına dönebilmeyi teklif edecek devlet aklı kalmadı mı bu ülkede?

Süleyman Demirel sağ olsaydı çağdaşı Hüsnü mübarek’i aracı yapardı… Kaldı ki, Rahmetli Demirel’in ricasıyla Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, baba Hafız Esad ile bir araya gelmişlerdi. Konu da PKK ile ilgiliydi…

Siyaset tarihi güzel örneklerle doludur!

Bunu başarabildiğimiz gün, Serrace’nin istifasıyla akamete uğraması beklenen MEB anlaşmasını, Suriye devleti ile yapabilmek mümkündür. Akdeniz’deki menfaatlerimizi korumaya devam edebildiğimiz gibi Fırat’ın Doğusu diye bir sorun da kalmayacaktır. Yeniden Suriye’ye dönen ABD ordu birlikleri geri dönmenin yollarını arayacak ve YPG’de özerklik sevdasından vazgeçerek, ESAD yönetimiyle nerede kalmıştık diyerek masaya oturmanın yollarını arayacaktır.

Bu da ülkemizin bekası için iyi bir şey olmalı ve bizi mutlu etmelidir.

Ege ve Akdeniz’deki son gelişmeler Lozan anlaşması da dâhil olmak üzere çok ciddi çağrışımlar yapmaktadır. İktidara geldiğiniz günden beri Lozan diye diye duvara toslamak üzeresiniz.

Bir an önce bu “ESAD kininden” vazgeçmez isek, çok ciddi beka sorunları önümüze geliyor!

Suriye’yi boğmak isteyen Sezarlar, SEVR’İ bu millete yeniden dayatmak isteyeceklerdir!

Unutulmamalıdır ki, SEVR, arkasında çok devletin olduğu bir yaptırım, paylaşım belgesidir. Mustafa Kemal ATATÜRK, onu bu aziz milletle birlikte yırtıp tarihin çöplüğüne atmıştı.

SEVR’in, ABD Başkanının gönderdiği aşağılık mektupta olduğu gibi “Ben bu mektubu alıp muhatabına geri götüreceğim” denilecek tarzda bir metin olmadığını hatırlatmak isterim.

Biz Millet olarak size yazılan mektubun içeriğini de, Sevr’in içeriğini de asla kabul etmiyoruz ve etmeyeceğiz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum